Giriş Yap Kayıt Ol
ATATÜRKÜN SİLİFKE İÇİN YANILGI ve SÖYLENTİ | Mersin Kent Rehberi
ATATÜRKÜN SİLİFKE İÇİN YANILGI ve SÖYLENTİ

BU YAZIMIZ M. İHSAN ÖĞÜŞ TARAFINDAN ARAŞTIRLMIŞTIR. ( ALINTIDIR )

İl olan Silifke’nin 1933 yılında ilçe yapılmış olmasını, Atatürk’ün 11 Şubat 1931’de Silifke’ye üçüncü kez g,elişlerinde gerekli ve yeterli ilgi gösterilmediği için yapılmış bir cezalandırma olarak yorumlama yanılgısı oldukça yaygındır.

Bu yanılgıyı düzeltmek amacıyla 2002’de, Silifke’den başka Artvin, Şebinkarahisar, Cebelibereket (Osmaniye) ve Aksaray illerini de ilçeye dönüştüren 20.5.1933 gün ve 2197 sayılı yasayı GEÇ KALMIŞ BİR DÜZELTME başlıklı bir açıklama ile bastırmış, bunu herkesin görebileceğini umduğumuz kimi yerlere astırmış, çevresini etkileyeceğini umduğumuz kimilerine dağıtmıştık.

Amacımız;

  1. Bu illerin tümünün Atatürk’ü karşılamada kusur etmiş olmaları düşünülemeyeceğine göre, Silifke’nin ilçe yapılışını böylesi bir nedenle cezalandırma olarak algılamanın gerçekle hiçbir ilgisinin bulunmadığını,
  2. Olayı böyle algılama ve yorumlamanın Atatürk’ü sıradan bir kimse durumuna indirgeyeceği O’na yapılacak çok büyük bir saygısızlık olduğunu anlatmaktı. Bunun, umduğumuz ölçüde etkisini göremedik.

Bu açıklamada yanılgının dayanağı olan karşılamaya ilişkin ayrıntıya yer verilmemişti. Yanılgının giderilmesinde yararlı olabileceğini düşünerek bir günden kısa süren bu ziyaretle ilgili etkinlikleri, anahtarları ile, vermeyi uygun bulduk.

Atatürk’ün dört kez Silifke’ye gelişleri ile ilgili bilgiler, İzzet Aslan’ın ATATÜRK SİLİFKE’DE adlı kitabında topluca verilmiştir. Biz, bunlardan üçüncü gelişle ilgili bilgilerden yararlanacağız. Kitaptan aldıklarımız, ayraç içinde sayfa numarası ile gösterilmiştir. Kitapta yer almış olan katılamadığımız kimi gözlem, görüş ve yorumları, nedenleri ile ileride açıklayacağız.

1930 Eylül ayında yapılan Silifke Belediye seçimini Serbest Cumhuriyet Fırkası kazanmıştır. Bu seçimin öncesi ve sonrasındaki tutumu nedeniyle Silifke Cumhuriyet Fırkası başkanı görevden alınmış, Atatürk bu görevi kendi çiftliğinin müdürüne vermiştir.

Atatürk, Antalya’dan vapurla Taşucu’na geleceğini, Silifke’ye uğradıktan sonra çiftliğine geçeceğini, Susanoğlu’na portatif bir iskele yaptırılmasını, oradan vapura binerek Mersin’e gideceğini, ilin valisine değil, parti başkanı olan çiftliğinin müdürüne telgrafla bildirir.

Durumu öğrenen Valilik ve Belediye, istenilen portatif iskelenin yapımına ve karşılama hazırlıklarına girişir, isteği yerine getirir.

  •  

Taşucu’nda karşılamak için vapura binen heyet, seçimin kaybedilmesinde etkili olduğuna inandıkları görevden alınmış parti başkanı konusunda Atatürk’e bilgi sunar. İleri sürülen nedenleri inandırıcı ve yeterli bulmaz, sinirlenir.

Sahile çıkıldığında karşılamaya gelenleri tanıtma görevini üstlenerek yakınlaşma girişiminde bulunan eski parti başkanına Atatürk, bu görevi Belediye Başkanına ya da Nahiye Müdürüne düşeceğini söyler, onu devre dışı bırakır. Halkla selamlaşır, el sıkışır, konuşur.

Misafirlerle birlikte otomobillerle Silifke’de Türkocağı’na gelinir. Kafile büyük bir kalabalık tarafından karşılanır. Atatürk halkın dilek ve yakınmalarını dinler, gerekli açıklamalarda bulunur. Bunun ardından hükümet konağına gidilir. Atatürk, valinin odasında daire müdürleri ile bir toplantı yapar, çiftliğine gitmek üzere misafirleriyle birlikte hükümet konağından ayrılır.

Tekir köyüne bağlı Susanoğlu ile Altınkum arasında bulunan Atatürk Çiftliği Silifke’ye 12 kilometre uzaklıktadır. Anayoldan ayrılan, bir bölümü bataklık olan yolda yapım çalışmaları sürmektedir. Çiftliğe ulaşılır. Öğle sonrası Çiftlikte yapılacak incelemelere ayrılmıştır. Gezi programına göre, kendilerini Taşucu’na getiren EGE vapuru akşam Susanoğlu’na gelecek, akşam yemeği vapurda yenilenecek, aynı araçla Mersin’e gidilecektir.

Çiftlikteki inceleme çalışmaları uzun sürer. Belediyece hazırlanan, Silifke’deyenilmesi programlanan öğle yemeği yenilmeden, öğle vakti, Çiftliğe hareket edildiğinden heyettekiler acıkır. Çiftlikte çalışanlar için yapılmış ekmekleyumurta ve peynirden oluşan bir ikindi kahvaltısı yapılır. Gelecek vapuru beklemek için Susanoğlu’na gidilir. Hava oldukça serin olduğundan meydan ateşi yakılır. Karanlıkta, vapuırdan görülebilmelerini sağlamak için, ateş gürleştirilir. Vapur gelmez. Saat 22’ye doğru Silifke’ye dönme kararı verilir.

Elektrik olmadığı için Silifke’de sokaklar karanlıktır. Heyet, otomobilleriyle bugün Ziraat Bankasının bulunduğu yerdeki Postanenin önünde durur. Atatürk’ün emriyle arabadan inen yaver lamba ışının yansıdığı postane penceresini parmağı ile tıklatır. Pencereye gelen memura vapur konusunda bilgi almak için Taşucu ile telefon ya da telgrafla bağlantı kurmasını söyler. Bunun mümkün olmadığı öğrenilince, İzzet Aslan’ın yazdığına göre ‘’arabanın içinde bulunan Atatürk, oradakilerin ve postane memurunun da duyduğu keskin ve gecenin sessizliğini yırtan acı bir sesle BURAYA VİLAYET DEĞİL KAZA BİLE ÇOK der’’ (s. 288). Vapurun Taşucu’nda olup olmadığını öğrenmek üzere atlı bir jandarma gönderilir, onun dönmesi beklenecektir (s. 288)

Atatürk ve misafirler kendilerine gün boyu eşlik etmiş olan vali ile bir devlet konutu olan vali konağına giderler. Öğleyin yenilmek üzere Belediyece hazırlanmış fakat yenilmemiş yemek, Atatürk’ün akşam yemeğini Susanoğlu’na gelecek vapurda yiyeceği bilindiği için ilin ileri gelenleri tarafından değerlendirilir. Saat 22:00’den sonra Çiftlikten dönenleri ağırlamak için açık bulunan lokantalara haber salınır, bir kısmı da Belediyeden getirilenlerle birkaç sofra hazırlanır. Atatürk hiçbir şey yemez ve içki içmez.

Yemekten sonra Atatürk, bakan ve düzeyindekiler ve vali ile gizli bir toplantı yapar. Oldukça sert ve tartışmalı bu toplantıda Silifke’nin geleceği üzerinde birtakım kararlar alınır. Atatürk, daha önce PTT önünde söylediklerini tekrarlar (s.289).

Vapurun Susanoğlu’na gelmeyişinin, kaptanın aldığı hava raporuna göre denizin bozulacağını düşünerek sığ olan sahile yanaşmanın sakıncalı olacağını düşünmüş olmasından kaynaklandığı öğrenilir.

Saat 24 sularında misafirler vali evinden ayrılır, Taşucu’ndan vapurla Mersin’e hareket edilir.

İzzet Aslan ‘’ Atatürk Silifke’de’’ adlı kitabı ile Silifke için çok önemli, zamanla unutulacak kimi bilgilere kalıcılık sağlayarak değerli bir görev yapmıştır. Bu görevi yaparken topladığı, edindiği bilgi, duyum ve söylemlerden kitabına alacaklarını seçme aşamasında gereken titizliği göstermediği,bunları değerlendirirken ve yorumlarken titiz ve yansız davranmadığı izlenimi vermektedir. Kimileri hakkında çelişkili ve boynunu aşan yorumlarda bulunmuştur. Kitapta verilenlerden katılmadıklarımız ve mantıki bulmadığımız hususları belirtmekte yarar görüyoruz.

  1. Atatürk’ü karşılamak için giden otomobillerin ‘’… teker cantları tahta parmaklı lastikleri dolma idi’’ (s.257) denilmektedir. O tarihte dolma lastik dönemi bitmişti.  Yastaşım ve sınıf arkadaşım yazar, dolma lastikli otomobili Silifke Un Fabrikasının hurdalığında gördüğümüzü ya unutmuş ya da karıştırmıştır.
  2. Vali hakkında değişik bilgiler, yorumlar bulunmaktadır.
  1. ‘’ Vali Sait iki yetişkin kızı olan hastalıklı bir kimsedir.’’ (s.287)
  2. ‘’ Vali Sait elli yaşlarında kuşkulu yaratılışta huysuz sert tutumlu bir kimsedir.’’ (s.253)
  3. ‘’  Vali Sait düzeyinde kendisinden geçmiş kimsedir.’’ (s.287) (Ne demekse ?)
  4. ‘’ Vali Sait esasen yaşlı kimseydi.’’ (s.290)

    Valinin yetişkin iki kızından söz eden yazar, kızlarından birinin okulumuzda, bizden bir sınıf üstte, beşinci sınıfta okuduğunu, öteki kızının da şair Ömer Bedrettin Uşaklı ile Silifke’de evlendiğini unutmuş olsa gerek

  1. Yazar,  Belediye  Başkanı Sait Uğur hakkında önyargılıdır, küçümser bir ifade kullanmaktadır.  ‘’Belediye Reisi sonradan Mersin Müftüsü olarak başaracağı işin başına ancak o zaman geçmiştir.’’ (s.287) denmektedir. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulundan mezun, Arapça ve Farsça bilen, Atatürk’ün adını belirterek takdire değer bulduğu Sait Uğur’u niçin böyle değerlendirdiğini anlamak güç.
  2.  Olaylar yorumlanırken kronolojiye önem verilmemiştir. ‘’ Serbest fırka kapandıktan sonra Sami Arıkan  o sırada aktif politikaya atılmıştır, ilgi çeker olmuştur. İkinci grupçulardan biri olan Sami Arıkan Belediye Reisi Sait Uğur’un yerine getirilerek hem CHP hem de Silifke’nin Belediye Başkanı olmuştur.’’ (s.290)

Serbest Cumhuriyet Fırkası 12 Ağustos 1930’da kurulmuş, 17 Kasım 1930’da kendini feshetmiştir. Bir başka deyişle, ömrü 3 ay 5 gün olmuştur. Serbest Fırka kapandıktan sonra, Sait Uğur, 10 yıl daha Belediye Başkanlığı yapmıştır. Olay, yazarın yorumu ile çelişmektedir.

  1. Atatürk, valinin odasında daire müdürleri ile yaptığı toplantının sonunda, vakit belirtilmemişse de tahminimize göre öğle saatlerinde misafirleri ile çiftliğine gitmek üzere hükümet konağından hareket edeceği sırada kendileri için hazırlanmış öğle yemeği yenildikten sonra gitmelerinin uygun olacağını öneren bir kimse olmamış mıdır? Bu gezi ile ilgili kimilerinden yüz yüze görüşülerek bilgi edinildiğini söyleyen yazarın kitabındaki önemli boşluklardan biri budur.
  2. Çiftlikteki incelemenin bitiminde gelecek vapuru beklemek üzere akşamüstü Susanoğlu’na gidilir. Ortalık kararmış, Şubat ayının soğuğu başlamıştır. Bir meydan ateşi yakılır, Atatürk bu ateşte ellerini ısıtır. (s.280)

Yazara göre, saat 22 sularında Silifke’ye dönüldüğüne göre, Atatürk ve misafirlerinin 4-5 saat meydan ateşinin karşısında ya da otomobillerinin içinde vapur beklemiş olmalarını anlamak ve açıklamak güç. Taşucu’na 20-22 km olan bir yerden otomobillerden birini göndererek haber alınmasının sağlanması düşünülmeden uzun süre vapur beklenmesi, açıklama gerektiren boşluklardan ikincisi.

  1. Silifke’de PTT binası önünde durularak telgraf ya da telefonla Taşucu’ndan bilgi almanın olanaksızlığı anlaşılınca vapurun Taşucu’nda olup olmadığını öğrenmek üzere niçin otomobillerden birinin gönderilmeyip atlı bir jandarma gönderilmiş olması kitaptaki boşluklardan bir başkası.
  2. Atatürk’ün bu gezisi için ‘’1930 Kasım ayında Kayseri, Sivas, Samsun, İstanbul, İzmir, Antalya, Silifke’ye inerek kesintisiz devam etmiş, 1931 ayında Silifke’de sonuçlanmıştır.’’ (s.243) denilmiştir.

Oysa 18 Kasım 1930’da Ankara’da başlayan bu geziden 7 Ocak 1931’de Ankara’ya dönülmüştür.

26 Ocak 1931’de başlayan Silifke’yi de içeren gezinin ikinci bölümü 4 Mart 1931’de Ankara’ya dönüşle sonuçlanmıştır. Yani iki bölümden oluşan bu gezi kesintisiz değildir ve Silifke’de sonuçlanmamıştır.

Açıkça belirtilmemiş olsa da bu gezi süresince ilde karşılaşılan tüm olumsuzlukların validen, valinin yetersizliğinden kaynaklandığını ima eden birizlenim edinilmektedir.

Susanoğlu’ndan dönüşte Postane önünde durulduğunda telgrafya da telefonla vapur hakkında bilgi edinilemeyeceği öğrenilince Atatürk’e yakıştıramadığımız biçimde tepki göstermesi ile yaklaşık iki buçuk yıl sonra çıkmış olan yasanın gerekçesi dikkate alınmadan ilişkilendirilmesinin anlamsızlığına hiç değinilmemiş ya da bilerek sessizkalınmıştır.

Silifke’nin ilçe yapılarak cezalandırılmış olduğu yanılgısının kısa sürede bu ölçüde yaygınlık kazanmış olmasını anlamak güç. Bunda çoğunluğun safında yer almış olmanın rahatlığı ve kolaylığı etkili olmuş olabilir. Bir söylentinin doğruluğunu araştırmak, bir ölçüde de olsa, bir çabayı gerektirir.Bu da insanın doğasında var olan EN AZ GÜÇ YASASI’ na ters düşer. Doğruluğu kuşkulu bir söylenti ile bundan iki buçuk yıla yakın bir süre sonra çıkmış bir yasayı ilişkilendirmek, özel bir amaçla yapılmamışsa, ancak sığ beyinlerin ürünü olarak kabul edilebilir.

Bu gezide bulunan Prof. Dr. Afet İnan, kitabında, Çiftliğe giderken binmek zorunda oldukları taş taşıyan kamyon şoförü ve Çiftliğin fırıncısı ile Atatürk’ün neşeli konuşmalarından, çiftlikte yapılan kahvaltıdan, gece Silifke’ye dönüşten bahsettiği halde Postane önünde O’na yakıştıramadığımız tepki söylentisine hiç değinmemiştir. Gerçek olsaydı öfkesine de yer verirdi. Tepki söylentilerinin asılsız olduğu anlaşılmaktadır.

Dünyayı kasıp kavuran ekonomik krizi izleyen bu yıllarda, İçel’de öğretmenlerin aylarca aylık alamadıkları bir dönemde olanaksızlıklar nedeniyle kimi olumsuzlukları yöneticinin yetersizliği ile yorumlayıp gerçek olmadığına inandığımız söylentiyi Atatürk’e yakıştırmanın büyük bir saygısızlık olduğu kanısındayız. Valiye kızıp ilin cezalandırıldığını düşünmek sıradan bir kimseyi bile küçültücü bir tutumdur. Bu da cezalandırma nedeni olarak düşünülemez. Bu vali, olaydan uzunca bir süre sonra başka bir yere atanmıştır. Silifke’nin ilçe oluşu yeni atanmış valinin görev yaptığı döneme rastlamaktadır.

Atatürk’ün söz konusu gezisindenİKİ YIL, ÜÇ AY, DOKUZ GÜN, sonra çıkmış olan, Silifke ile birlikte beş ili ilçe yapan 20.5.1933 gün ve 2197 sayılı yasanın gerekçesinde bu illerin niçin ilçe yapıldıklarına ilişkin ayrıntılı ve inandırıcı bilgilere yer verilmiştir.

İlçe yapılış bir tür cezalandırma olarak algılanacak olursa, öteki iller için de cezalandırma nedenleri bulmak gibi zor bir görev üstlenmek gerekebilir.

Silifke’nin ilçe yapılışında belediye seçimlerini Serbest Cumhuriyet Fırkasının kazanmış olmasının etkili olduğu da düşünülemez. Öteki illerin tümünde belediye seçimlerini CHP kazanmıştır.

  •  
  1. Öteki dört il gibi Silifke’nin ilçe yapılışı bir cezalandırma değil, yasanın gerekçesinde belirtilen haklı ve inandırıcı nedenlere dayanmaktadır. Cezalandırma asılsız bir yanılgıdır.
  2. Postane önünde Silifke hakkında Atatürk’ün gösterdiği söylenen ve ona yakıştıramadığımız tepkinin, doğruluğu kanıtlanamayan bir söylenti olduğu anlaşılmaktadır.  Bu söylenti, yaklaşık iki buçuk yıl sonra çıkmış olan yasa üzerine yakıştırılmış ya da yakıştırılma gereği duyulmuş olabilir.
  3. İzzet Aslan, kitabında boşlukta kaldığını söylediğimiz sorulara yazmadan önce yanıt bulabilme olanağı var olduğu halde yanıtları okuyucunun anlayışına bırakmış, yanıtlama çabası göstermemiştir.
  4. Yazar elde ettiği bilgi, duyum ve söylentilerden kitabına alacaklarını seçerken, yazdıklarını yorumlarken gerekli titizliği göstermemiş, yaygın   yanılgıyı pekiştirecek bir tutumu yeğlemiştir denilebilir.
  5. Açıklamalarımızdan anlaşılacağı üzere,  gezide Atatürk’e yeterli ve gerekli ilgi gösterilmediği de söz konusu olamaz.

 

kez görüntülendi. / -- tarihinde eklendi.